Ana içeriğe atla

Sıra cetveline itiraz - Birden fazla alacaklı tarafından dava açılması halinde davaların birleştirilmesi gerektiği, haciz sırasına bakılmadan garameten paylaştırılmasına hükmedilmesi gerektiği

YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ 07.06.2021 Esas 507, Karar 2514 Yukarıda tarih ve numarası yazılı olan bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen kararın temyizen tetkiki asıl ve birleşen davada davalı ile asıl davada davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü. Asıl davada davacı vekili, müvekkili banka tarafından dava dışı borçlu hakkında icra takibi başlatıldığını, borçluya ait iki adet aracın satılarak paylaşıma konu bedel üzerinde sıra cetveli düzenlendiğini ancak sıra cetvelinde 1. sıradaki payın davalıya ayrıldığını, davalı tarafından borçlu hakkında bonoya dayalı olarak icra takibinin gerçek bir alacağa dayanmadığını ve muvazaalı olduğunu öne sürerek sıra cetvelinin iptalini talep ve dava etmiştir. Birleşen davada davacılar vekili; müvekkillerinin dava dışı borçludan alacaklı olduğunu ancak sıra cetvelinde kendi alacaklarına pay ayrılmadığını, davalının sıra cetvelinde 1.sırada yer alan alacağının ise muvazaalı olduğunu öne sürerek sıra cetvelinin iptalini talep ve dava etmiştir. İlk derece mahkemesince her zaman düzenlenmesi mümkün olan bononun, alacağın varlığını ispatlamaya tek başına yeterli olmadığı, davalı ve borçlunun ticari defterlerinde yapılan inceleme sonucunda ticari işlemlerin gerçeği yansıtmadığı gerekçesiyle asıl dava ve birleşen davaların kabulü ile davalı alacaklıya ayrılan payın öncelikle birleşen dosya davacısı A. Ziraat’e, artan kısmın asıl dava davacısına tahsisine, artan kısmın diğer birleşen dava davacısı H. Adgüzel’e tahsisine, artan kısım olması halinde davalıya ödenmesine karar verilmiştir. İlk derece mahkemesi kararına karşı birleşen davada davacılar ve davalı vekilince ayrı ayrı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi tarafından, yapılan inceleme sonucunda her zaman düzenlenebilecek belgeler aracılığı ile bir alacağın ispat edilmesinin mümkün olmadığı, davalı ile borçlu arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğu bu yönüyle davalının istinaf başvurusunun esastan reddine, öte yandan hükmün hatalı olduğu gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında karar verilerek sıra cetveline konu bedelin öncelikle birleşen dava davacısı H. A.'in alacağı için tahsisine, artan kısmın birleşen dava davacısı A. Ziraatin alacağı için tahsisine, artan kısmın olması halinde asıl dava davacısı Yapı ve Kredi Bankası A.Ş.'nin alacağı için tahsisine, artan kısım olması halinde davalıya ödenmesi karar verilmiştir. Kararı asıl davada davacı vekili ve asıl ve birleşen davalarda davalı vekili temyiz etmiştir. 1- Asıl ve birleşen davalarda davalı vekilinin temyiz itirazları yönünden; Muvazaa iddiasına dayanan sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükünün davalıda olduğu, her zaman düzenlenmesi mümkün bulunan çek ve bononun alacağın varlığını ispatlamaya tek başına elverişli olmadığı ve davalının alacaklarını ispata yarar şekilde birbirini teyit eden başkaca delil sunmamış olması karşısında davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. 2- Asıl davada davacı vekilinin temyiz itirazları yönünden; İİK'nın 235/3. maddesi uyarınca alacağın esas ve miktarına yönelik sıra cetveline itiraz davalarının kabulü halinde davanın taraflarının sırasının değiştirilmesine karar verilemeyeceğinden, mahkemece sıra cetvelinin iptaline değil, davalıya ayrılan payın yargılama giderleri dahil olmak üzere öncelikle davacı alacağının karşılanmasının tahsisine, artan kısmın davalıya ödenmesine karar verilmesi gerekir. Birden fazla alacaklının aynı davalıya karşı sıra cetveline itiraz davası açmaları halinde veya bir alacaklı tarafından birden fazla alacaklıya karşı dava açılması halinde davacı alacaklılar sıra cetveline göre davalı alacaklıya isabet eden paydan alacaklarını temin edeceklerdir. Bu tutar davacı alacaklıların sıra cetveline göre istifade edebilecekleri alacak tutarı ile yargılama giderlerinden ibarettir. Artan para olursa davalıya bırakılacaktır. Ancak davalı alacaklıya isabet eden pay tutarı davacı alacaklıların alacaklarını karşılamaya yetmezse burada yine bir paylaştırma sorunu ortaya çıkacaktır. İİK’nın 235. maddesinin 3. fıkrasında; "Bir alacağın terkini hakkında açılan dava kazanılırsa, bu alacağa tahsis edilen hisse dava masrafları da dahil olduğu halde - sıraya bakılmaksızın alacağı nisbetinde - itiraz edene verilir." hükmü kabul edilmiştir. Kanunun bu hükmü İİK’nın 142. maddesi uyarınca açılan sıra cetveline itiraz davasında kıyasen uygulanabilir. Madde metnindeki davanın kazanılması halinde elde edilen kazancın "sıraya bakılmaksızın alacağı nisbetinde itiraz edene verilir." şeklinde ifade "dava hâsılatının davacı alacaklılar arasında garameten paylaşılacağı" şeklinde yorumlamaya uygundur. Bu yorum tarzı adil bir sonuca ulaşılması bakımından tercih edilebileceği gibi, davacılar arasında paylaştırmaya konu tutarın elde edilmesi şekliyle de izah olunabilir. Kanun sıra gözetmeksizin bütün alacaklıların sıra cetveline itiraz davası açabileceğini öngördüğüne göre, burada davalının alacak ve miktarına karşı koymak, yanı itiraz eden davacı alacaklı olmak dava hasılatından pay almak için gerekli ve yeterlidir. Kanun davacıların sırası konusunda bir ayırım ve yollama yapmadığına göre, davacıların eşit haklara sahip olduğu kabul edilmeli ve bu eşitlik "aynı sırada" oldukları şeklinde anlaşılmalıdır. Aksi halde imtiyazlı alacaklıların da yer aldığı bir sıra cetvelinde, adi alacaklılar kendilerine nasılsa bir yararı olmayacak bir itiraz davası açmaya pek hevesli olmayacaklardır. Bu da borçlunun danışıklı işlemlerinin hedefine ulaşmasındaki yolların açık tutulması anlamına gelir ki, Kanun koyucunun böyle bir amacı izlediği düşünülemez. Somut olayda kendisine sıra cetvelinde pay ayrılan davalıya karşı birden fazla alacaklının dava açtığı ve davalı alacağı muvazaalı olduğu kabul edilerek sonuca gidilmiş ise de mahkemece yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda davacılar arasında garame yapılmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir. SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi’nin 29.12.2017 tarih ve 2017/1160 Esas, 2017/1561 Karar sayılı kararının kaldırılarak, hükmün BOZULMASINA, aşağıda yazılı harcın temyiz eden asıl ve birleşen davada davalı U. Gök'den alınmasına peşin alınan harcın istek halinde asıl davada davacı Yapı Kredi Bankası A.Ş. 'ye iadesine, HMK 373/3 maddesi gereğince dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 07.06.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bakiye borç muhtırasına itiraz - İİK md 33/2 uyarınca süresiz şikayete tabi olduğu

YARGITAY 8. HD. 10.01.2018 T. E: 2015/15797, K: 177 Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü. Borçlu vekili, Tekirdağ 1. İcra Dairesi’nin 2009/5875 Esas sayılı dosyasında 17/06/2014 tarihinde tarafına gönderilen muhtıranın adreste bulunamama nedeniyle tarafına ulaşmadığını, ödeme emrinde 142.420.59 TL ödenmeyen nafakanın bulunduğunun bildirildiğini, ancak kendisinin böyle bir borcu bulunmadığını belirterek takibin durdurularak borcun yeniden hesaplanmasına karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, davalı tarafın yapılan ödemelerin nafaka amaçlı olmadığını iddia ve ispat etmediği gerekçesi ile borçlunun takipten sonra yapmış olduğu ödemeler de hesaba katılmış, takibe dayanak ilamın gerekçe kısmında her üç nafaka alacaklısı için eşit nafaka taktir edildiği, daha doğrusu bu yöndeki protokolün tasdik ...

Takip talebinde borçlunun T.C. Kimlik numarasının bulunmaması halinde icra müdürlüğü tarafından alacaklıya süre verilmelidir.

YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ E. 2015/27668  K. 2016/4500 T. 18.2.2016 KARAR :  Alacaklı tarafından borçlu... hakkında genel haciz yoluyla ilamsız icra takibine başlandığı, takip talebinde borçlunun T.C. kimlik numarasının belirtilmediği, icra müdürlüğünce yapılan araştırma sonucu tespit edilen T.C. kimlik numarasına göre çıkarılan ödeme emri tebligatının bila tebliğ iade edilmesi üzerine, alacaklı vekilinin belirlenen kimlik numarasının borçluya ait olmayıp yanlış olduğunu belirterek, yeni kimlik numarası ibrazla buna göre yeniden ödeme emrinin tebliğe çıkarılması talebinin icra müdürlüğünce reddedildiği, alacaklının memurluk işleminin iptali talebi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece şikayetin reddedildiği anlaşılmıştır. Somut olayda, alacaklı tarafından takip talebinde borçlunun adının doğru olarak yazıldığı ancak T.C. kimlik numarasının bildirilmediği görülmüştür. Bu durumda icra müdürlüğünce alacaklıya borçlunun T.C. kimlik numarasını tamamlaması süre v...

Kamu düzenine aykırı işlemlerin süresiz şikayete konu olacağı.

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU'NUN 10.11.2020 TARİH, 2017/8-2833 Esas 855 Karar 1. Taraflar arasındaki "şikâyet” isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, Muğla İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen takibin iptaline ilişkin karar alacaklılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına direnilmiştir. 2. Direnme kararı alacaklılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: I. İNCELEME SÜRECİ Borçlu İstemi: 4. Borçlu vekili 28.09.2015 tarihli şikâyet dilekçesinde; alacaklı tarafından başlatılan ilâmlı icra takibine dayanak Muğla 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.07.2015 tarihli ve 2014/202 E., 2015/463 K. sayılı ilâmında 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)'nun şahsın hukuku babında düzenlenen kişilik haklarına saldırı sebebiyle manevi tazminata hükmedildiğini, aile ve kişiler hukukuna ilişkin hükümler k...