İtirazın iptali - dava tarihinden sonra yapılan ödemelerin hüküm kurulurken dikkate alınması gerektiği
YARGITAY HGK. 20.10.2004 T. E:9-508, K:562
Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 4.İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 15.4.2003 gün ve 2001/342 E. 2003/203 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9.Hukuk Dairesinin 22.1.2004 gün ve 2003/11607 E. 2004/943 K.sayılı ilamı ile; (...İcra takibine ve davaya konu itiraz konusu alacakların bir kısmının dava tarihinden sonra, yargılama sırasında ödendiği anlaşılmaktadır. Bu ödenen miktarlar düşüldükten sonra kalan bakiye alacak için itirazın iptaline ve takibin devamına karar vermek gerekirken yargılama sırasında yapılan ödeme nazara alınmadan tüm icra takibindeki miktarı kapsayacak şekilde nihai hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir ...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesine dayalı itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı vekili; İş akti sona eren davacının, kıdem ve ihbar tazminatı ile bakiye ücret alacaklarının davalı işverence ödenmemesi üzerine, toplam 8496 USD karşılığı 5.685.000.000 TL. alacağın tahsili için davalı aleyhine ilamsız icra takibine giriştiğini, ancak davalının borca haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile davalının %40’ dan aşağı olmamak üzere icra ve inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili; Davacının hak edip de alamadığı tazminat ve ücret alacağı bulunmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemenin; “Bilirkişi raporunda hesaplanan toplam 5.673.943.171 TL.alacağa davalının itirazının haksız olduğu, dava tarihinden sonra yapılan ödemelerin ise infaz sırasında icra müdürlüğünce değerlendirilmesi gerektiği” gerekçesiyle, yargılama sırasında ödenen miktar düşülmeden, “Davanın kabulü ile 5.673.943.171 TL. asıl alacak yönünden itirazın iptaline” dair verdiği karar,Özel Daire’ce yukarıda açıklanan gerekçeyle bozulmuş, Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Davacının, taraflar arasında aktedilen iş akdine dayanarak, 2240 USD İhbar tazminatı, 1805 USD Kıdem tazminatı, 1600 USD İzin alacağı ve 2851 USD Ücret alacağı olmak üzere toplam 8.496 USD karşılığı 5.685.000.000 TL. alacağın tahsili için davalı aleyhine ilamsız icra takibine giriştiği, davalı işveren vekilinin borca itirazı üzerine, görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Davalı işverence, 30.1.2001 dava tarihinden sonra, davacının banka hesabına 9.2.2001 tarihinde 2000 USD yatırıldığı konusunda da uyuşmazlık mevcut değildir.
Uyuşmazlık; Yargılama sırasında davalı işverence davacının banka hesabına yatırılan kısmî ödemenin, icra takibine ve davaya konu alacaktan mahsup edilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle belirtilmelidir ki; itirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, normal bir eda davasıdır.
Mahkemenin davanın reddi ya da kabulü yönünde verdiği karar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceğinden; davanın reddi halinde alacaklı, borçluya karşı aynı alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamayacağı gibi;davanın kabulü halinde borçlu da , alacaklıya karşı bir menfi tespit veya istirdat davası açamayacaktır. Bu nedenledir ki mahkeme itirazın iptali davasında; tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek, borcun varlığını ve miktarını araştırmak zorundadır.
Şu açıklamalardan anlaşıldığı üzere;itirazın iptali davası, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabi olduğundan (İİK.m.67/1); alacaklı, alacağının varlığını Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa göre caiz olan her türlü delil ile ispat edebilir.Giderek, borçlu, ödeme emrine itiraz ederken bildirmiş olup olmamasına bakılmaksızın, bütün itiraz sebeplerini ileri sürebileceğinden;Mahkemenin, somut olayda olduğu gibi, borcun sonradan ödendiği itirazını araştırarak, ödemenin takip konusu alacakla ilgili olup olmadığına dair bir karar vermesi gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.
Uyuşmazlığın çözümünde üzerinde durulması gereken bir başka yön ise, takip konusu alacak için borçlunun icra dairesi dışında yaptığı ödemelerin, takip konusu alacaktan İcra Müdürlüğünce kendiliğinden mahsup edilemeyeceğidir.Eş söyleyişle, harici ödemelerin İcra Müdürlüğünce kabulü için, alacaklının muvafakati gerekir.
Nitekim, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 12. maddesinde;İcra dairesinin, takip konusu alacaklar için yapılan ödemeleri kabul zorunluluğu düzenlenmiş olup, bunun yanında, borçlunun (alacaklının muvafakati aranmaksızın) İcra Dairesine ödenen miktar kadar borcundan kurtulduğu belirtilmiştir.
Bu açık hüküm karşısında, İcra Müdürlüğünce; ancak icra dairesine yapılan ödemelerin nazara alınacağı açıktır.
Hal böyle olunca; Somut olayda, dava tarihinden sonra yapılan ödemenin icra dairesi dışında, davacının banka hesabına yapıldığı gözönüne alınarak,Mahkemece bu kısmi ödemenin takip konusu alacakla ilgili olduğuna dair bir karar verilmesi,diğer bir ifadeyle, bilirkişi raporunda tespit edilen alacak miktarından, kısmî ödeme konusu 2000 USD mahsup edildikten sonra kalan bakiye alacak için hüküm kurulması gerekirken, aksine düşüncelerle önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA...
Yorumlar
Yorum Gönder