Ana içeriğe atla

Haksız ihtiyati haciz sebebiyle tazminat davası - 1 yıllık hak düşürücü süre

T.C. YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ E. 2012/10127 K. 2014/2495 T. 13.2.2014 Davacı vekili, dava dışı M. A.Ş. firmasına davalı banka tarafından açılan krediler sebebiyle söz konusu kredilere kefaleti bulunan müvekkilinin borcun tasfiye edilmesi nedeniyle, kefaletten beri kılınması için davalıya çektiği ihtarın sonuçsuz kalması üzerine İstanbul Asliye 4. Ticaret Mahkemesi'nin 2002/49 sayılı dosyası ile 14.01.2002 tarihinde davalı bankaya karşı kefalet sebebiyle borçlu olmadıklarının tespiti için menfi tespit davası açıldığını, davanın açılmasından sonra davalı bankanın 313.022,02 TL tutarındaki borcun ödenmesi için ihtarname keşide ettiğini ve Kadıköy Asliye 3. Ticaret Mahkemesi'nin 2003/1417 D. İş sayılı dosyasından aldığı ihtiyati haciz kararını, Kadıköy 5. İcra Müdürlüğü'nün 2003/6599 sayılı icra dosyası ile infaz ettiğini, İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2002/49 sayılı dosyası ile davalı bankaya karşı açılan menfi tespit davasında yapılan yargılama neticesinde müvekkilinin davalı bankaya karşı kefaletten ötürü borçlu olmadığına dair karar verildiğini ve kararın kesinleştiğini, davalı bankanın almış olduğu ihtiyati haciz kararına dayanarak göndermiş olduğu ödeme emrine itiraz ettiklerini, davalının itirazın iptali ve takibin devamı için açmış olduğu dava Kadıköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2003/1059 Esas, 2007/497 Karar, 09.07.2007 tarihli kararı ile reddedildiğini ve kararın kesinleştiğini, davalı bankanın almış olduğu ihtiyati haciz kararı ile müvekkilinin tüm menkul, gayrimenkul mallarını haciz ettiğini, üçüncü şahıslardaki hak ve alacakları haczi için İstanbul, Kütahya ve Gediz'de kain 100'e yakın banka ve 3. kişiye İİK 89/1 maddesi gereğince 1. haciz ihbarnamesi yollandığını, ayrıca Kütahya ve Gediz'de kain iplik fabrikasında mevcut ve üretilmiş iplik, hammadde alet, forklift, otomobil, otobüs, kamyonet, bilgisayar ve tüm makinalar haczedilerek üretimin durmasına ve fabrikanın yaklaşık 1 sene kapalı kalmasına sebep olduğunu, haksız ihtiyati haciz ve hukuka aykırı işlemler sebebiyle davalının meydana gelen zarardan sorumlu olduğunu, müvekkilinin tüzel kişiliğinin manevi değerlerine dahil bulunan ticari itibarının sarsıldığını ileri sürerek haksız ihtiyati haciz sebebiyle fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile davalıdan şimdilik 2.187.490,31 TL maddi, 75.000 TL manevi tazminat talebi olmak üzere toplam 2.262.490,31 TL tazminatın haksız ihtiyati haciz tarihi olan 25.08.2003 tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, BK'nın 60/1. ve İİK'nın 259. maddeleri uyarınca haksız ihtiyati haciz nedeniyle açılan işbu davanın 1 yıllık zamanaşımı süresi içinde açılması gerektiğini, esas yönünden ise haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olan ve kötü niyetle açılmış işbu davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlar, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, BK 60. maddesi gereğince davanın niteliği itibari ile bir yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, davalı tarafın yasal süre içerisinde zamanaşımı itirazında bulunduğu, haczin 14.08.2007 tarihinde kalktığı, haksız ihtiyati haciz nedeniyle tazminat davası ise 17.07.2009 tarihinde bir yıllık süreyi bir hayli geçtikten sonra açıldığı, buna göre bu davanın açıkça zamanaşımına uğradığı, yine haciz ile zarar arasındaki illiyet bağının ispat olunamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dava, haksız ihtiyati hacizden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Haksız ihtiyati hacizden dolayı tazminat davası haksız fiillerde olduğu gibi 818 sayılı BK'nın 60. maddesi uyarınca 1 yıllık zamanaşımına tabidir. Bu 1 yıllık zamanaşımı, ihtiyati haczin kaldırılması veya hükümsüz kalması tarihinden itibaren işlemeye başlar. İhtiyati haciz alacaklının alacak davasında haksız çıkması ( İİK.264/I, III) nedeniyle hükümsüz kalmışsa, bir yıllık zamanaşımı alacak davasının reddine ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren başlar. Dava konusu olayda, Kadıköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2003/1417 D. İş dosyası ile davalı bankanın talebi ile ihtiyati haciz kararı verilmiş ve Kadıköy 5. İcra Müdürlüğü'nün 2003/6599 esas sayılı dosyası ile de ihtiyati haciz kararı infaz edilmiştir. Davacının itirazı üzerine yine alacaklı banka tarafından Kadıköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2003/1059-2007/497 sayılı dosyasında itirazın iptali davası açılmış, mahkemece davanın reddine dair verilen karar Yargıtay 19. Hukuk Dairesi'nin 22.05.2008 tarihli kararı ile onanmış, karar düzeltme istemi de 23.01.2009 tarihli karar ile reddedildiğinden 23.01.2009 tarihinde kesinleşmiştir. İşbu tazminat davası ise 17.07.2009 tarihinde 1 yıllık sürede açıldığından mahkemece davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi doğru görülmemiş kararın davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir. 2- Ayrıca, haksız ihtiyati hacizden doğan maddi zarara dayalı sorumluluk, kusursuz sorumluluktur. Haksız olarak ihtiyati haciz koydurmuş olan alacaklının sorumluluğunun kusura dayanmadığı konusunda gerek uygulamada ve gerekse öğretide görüş birliği mevcuttur. Bu açıdan alacaklının ihtiyati haciz kararının hükümden düşmesinden sonra açacağı dava veya yapacağı takipte haklı çıkması da neticeye müessir bulunmadığı gibi, bu bakımdan alacaklının kötüniyetli veya iyiniyetli olup olmadığı da sonuca etkili değildir. İhtiyati haciz haksız ve bundan maddi zarar doğmuşsa, alacaklı kusurlu olmasa dahi, zarar görene maddi tazminat ödemekle yükümlüdür. Buna karşılık, haksız ihtiyati haciz koyduran alacaklının kusursuz sorumluluğu sadece maddi tazminat bakımından olup, manevi tazminat yönünden BK’nın 49'ncu maddesindeki koşulların oluşması gerekir. Bu maddeye dayalı sorumluluk ise, kusura dayalıdır. Bu itibarla, alacaklının kötüniyetli veya iyiniyetli olup olmadığı da sonuca etkili olup, ağır olmasa da kusurlu olması da gerekmektedir. (Bkz. Prof. B. Kuru, İcra ve İflas Hukuku, Ankara, 1993, Cilt 3, Sh.2583 v.d). Haksız yere bir kimsenin mallarının haczettirilmesi, o kimsenin ticari itibarına saldırı teşkil eden ve BK'nın 49'ncu maddesi gereğince manevi tazminat ile sorumlu tutulmayı gerektiren bir davranıştır. Davalının haciz tarihi itibariyle gerçekte alacaklı olup olmadığının incelenmesi ve neticede de davalının gerçekten alacaklı olmadığı halde, ihtiyati haciz uygulattığı sonucuna varılması halinde, manevi tazminat isteminin ilke olarak kabulü gerekir. Somut olayda mahkemece bilirkişi raporu alınmış ve davacının zararını ispat edemediğinden davanın bu nedenle de reddine karar verilmiş ise de, alınan bilirkişi raporunda davalının ihtiyati haczi nedeniyle bankalarda davacı adına mevcut olan hesapları bloke edildiği bu nedenle hesaplara cari faizin işletilmediği, yine doğrudan ihtiyati haczin uygulanması nedeniyle ortaya çıkan zarar kalemlerinin ihtiyati hacizden kaynaklandığı kabul edildiği halde, öte yandan diğer kalemler yönünden davacı tarafından dava dilekçesinde sayılan zararlara ilişkin olarak sunduğu Excel listelere göre inceleme yapılmasının mümkün olmadığı, listede yer alan ödemelerin ticari defter kayıtlarına ait yevmiye tarih, madde no ve tutarlarını gösteren muavin kayıtlarının gerektiği, bunların davacıdan istenmesine rağmen sunulmadığı belirtilerek bu kezde tüm zararın ispat edilemediği sonucuna ulaşılmıştır. Davacı temsilcileri 27.2.2012 tarihli dilekçeleri ile iki klasör belgeyi mahkemeye ibraz ettikleri, bu klasörlerin bilirkişilere mahkemece verilmediği, hesaplarının olduğu ve haciz uygulanan banka kayıtlarından bu yöndeki zararlarının tesbit edilebileceğini belirterek rapora itiraz etmişlerdir. Bu itibarla mahkemece işin esasına girilerek ve davacı tarafın sunduğu belgeler ve ilgili banka kayıtları celbedilerek davacının haksız ihtiyati haciz nedeniyle uğradığı zararın ayrı ayrı tesbiti ile sonucuna göre bir karar vermek gerekirken yazılı şekilde bilirkişi raporuna yapılan itiraz dikkate alınmadan eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir. 3- Davacı vekilinin ücreti vekalet yönünden yaptığı temyiz itirazının bozma sebep ve şekline göre incelenmesine şimdilik yer olmadığına karar vermek gerekmiştir. HÜKÜM : Yukarıda (1) ve (2) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, (3) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin ücreti vekalet yönünden yaptığı temyiz itirazının bozma sebep ve şekline göre incelenmesine şimdilik yer olmadığına, takdir olunan 1.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 13.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bakiye borç muhtırasına itiraz - İİK md 33/2 uyarınca süresiz şikayete tabi olduğu

YARGITAY 8. HD. 10.01.2018 T. E: 2015/15797, K: 177 Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü. Borçlu vekili, Tekirdağ 1. İcra Dairesi’nin 2009/5875 Esas sayılı dosyasında 17/06/2014 tarihinde tarafına gönderilen muhtıranın adreste bulunamama nedeniyle tarafına ulaşmadığını, ödeme emrinde 142.420.59 TL ödenmeyen nafakanın bulunduğunun bildirildiğini, ancak kendisinin böyle bir borcu bulunmadığını belirterek takibin durdurularak borcun yeniden hesaplanmasına karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, davalı tarafın yapılan ödemelerin nafaka amaçlı olmadığını iddia ve ispat etmediği gerekçesi ile borçlunun takipten sonra yapmış olduğu ödemeler de hesaba katılmış, takibe dayanak ilamın gerekçe kısmında her üç nafaka alacaklısı için eşit nafaka taktir edildiği, daha doğrusu bu yöndeki protokolün tasdik ...

Takip talebinde borçlunun T.C. Kimlik numarasının bulunmaması halinde icra müdürlüğü tarafından alacaklıya süre verilmelidir.

YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ E. 2015/27668  K. 2016/4500 T. 18.2.2016 KARAR :  Alacaklı tarafından borçlu... hakkında genel haciz yoluyla ilamsız icra takibine başlandığı, takip talebinde borçlunun T.C. kimlik numarasının belirtilmediği, icra müdürlüğünce yapılan araştırma sonucu tespit edilen T.C. kimlik numarasına göre çıkarılan ödeme emri tebligatının bila tebliğ iade edilmesi üzerine, alacaklı vekilinin belirlenen kimlik numarasının borçluya ait olmayıp yanlış olduğunu belirterek, yeni kimlik numarası ibrazla buna göre yeniden ödeme emrinin tebliğe çıkarılması talebinin icra müdürlüğünce reddedildiği, alacaklının memurluk işleminin iptali talebi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece şikayetin reddedildiği anlaşılmıştır. Somut olayda, alacaklı tarafından takip talebinde borçlunun adının doğru olarak yazıldığı ancak T.C. kimlik numarasının bildirilmediği görülmüştür. Bu durumda icra müdürlüğünce alacaklıya borçlunun T.C. kimlik numarasını tamamlaması süre v...

Kamu düzenine aykırı işlemlerin süresiz şikayete konu olacağı.

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU'NUN 10.11.2020 TARİH, 2017/8-2833 Esas 855 Karar 1. Taraflar arasındaki "şikâyet” isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, Muğla İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen takibin iptaline ilişkin karar alacaklılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına direnilmiştir. 2. Direnme kararı alacaklılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: I. İNCELEME SÜRECİ Borçlu İstemi: 4. Borçlu vekili 28.09.2015 tarihli şikâyet dilekçesinde; alacaklı tarafından başlatılan ilâmlı icra takibine dayanak Muğla 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.07.2015 tarihli ve 2014/202 E., 2015/463 K. sayılı ilâmında 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)'nun şahsın hukuku babında düzenlenen kişilik haklarına saldırı sebebiyle manevi tazminata hükmedildiğini, aile ve kişiler hukukuna ilişkin hükümler k...