T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
E. 2018/1233
K. 2018/2702
T. 19.3.2018
Alacaklı banka tarafından genel nakdi ve gayrinakdi kredi sözleşmesine dayalı olarak kredi sözleşmesinin kefilleri hakkında genel haciz yolu ile 7 örnek ilamsız takip başlatıldığı, borçlunun, alacak ipotekle temin edildiğinden İİK'nun 45. maddesi gereğince öncelikle rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapılması gerektiğini, ayrıca kefalet borçlarını teminen tesis edilen ipoteklerin paraya çevrilmesi talebiyle ilgili olarak, banka tarafından ... 10. İcra Müdürlüğü'nün 2012/5696, 2012/5697 Esas sayılı takiplerin açıldığını ileri sürerek takibin iptali ve İİK'nun 266. maddesine göre ihtiyati hacizlerin kaldırılması istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece; ipoteklerin, şikayetçi şirketin kefalet borcuna münhasır olarak verilmediği, İİK'nun 45. maddesinin işletilemeyeceği, ayrıca takibin ilamsız olması sebebiyle bu iddianın itirazın iptalinde itiraz konusu yapılması gerektiği, ihtiyati hacizlerin kaldırılması isteminin şikayet konusu yapılmasında hukuki yarar bulunmadığı, uygun görülecek teminatla ihtiyati haczin kaldırılabileceği gerekçesi ile şikayetin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
İİK'nun 45. maddesi, asıl borçlular ile ilgili olarak düzenlenmiş olup, alacağı rehinle temin edilen bir kimsenin “rehni veren” hakkında doğrudan doğruya genel haciz yolu ile takibe geçmesini önlemekte ve rehinle temin edilmiş bir alacağın borçlusu iflasa tâbi şahıslardan olsa bile, alacaklının yalnız rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapabileceğine dair bulunmaktadır. Bir diğer anlatımla İİK'nun 45. maddesi, asıl borçlu için getirilmiş bir kural olup, kefiller hakkında uygulanmaz. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun müteselsil kefalet başlıklı 586. maddesinde ( eski Borçlar Kanunu'nun 487. maddesi ) ise, “Kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir” hükmü yer almaktadır. Bu konudaki başvurular, bir hakkın yerine getirilmemesine dair bulunduğundan, İİK'nun 16/2. maddesi uyarınca süresiz şikayet yoluyla icra mahkemesinde ileri sürülebilir.Öte yandan bir ( üçüncü ) kişi, hem asıl borç için ipotek vermiş, hem de asıl borca müteselsil kefil olmuşsa, alacaklı o kişiye karşı, hem ( asıl borçlu ile birlikte ) ipotek veren üçüncü kişi sıfatı ile ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapabilir, hem de ipotek limiti dışında kalan alacak bölümü için müteselsil kefil sıfatı ile genel haciz yolu ile takip yapabilir ( Prof Dr. Baki Kuru İcra ve İflas Hukuku El Kitabı İkinci Basım 2013 ).
Bu durumda, kredi sözleşmesinin müteselsil kefilleri, kendi kefaletlerinin teminatı olarak ipotek vermişler ise, bu halde asıl borçlu gibi haklarında öncelikle İİK'nun 45. maddesinde öngörülen rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapılması zorunluluğu vardır ( Dairemizin 2009/13472 E. 2009/22005 K. sayılı ve 2010/3174 E., 2010/15516 K. sayılı içtihatları ). Diğer taraftan alacağın ipotekle karşılanmayan kısmı için müteselsil kefil aleyhine genel haciz yolu ile takip yapılabilir. Somut olayda, alacaklı banka tarafından 01.10.2011 tarihli genel nakdi ve gayrinakdi kredi sözleşmesi ve ihtarnameye dayalı olarak müşterek borçlu ve müteselsil kefiller aleyhine 14.01.2013 tarihinde genel haciz yoluyla ilamsız takip başlatıldığı, ayrıca 01.10.2011 tarihli genel nakdi ve gayrinakdi kredi sözleşmesinin asıl borçlusu ile şikayetçi borçlu hakkında ... 10. İcra Müdürlüğü'nün 2012/5697 Esas sayılı dosyasında ve yine şikayetçi borçlu ile diğer borçlular hakkında ... 10. İcra Müdürlüğü'nün 2012/5696 Esas sayılı dosyasında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takipler başlatıldığı, her iki takibin dayanağı olan resmi akit tabloları incelendiğinde, şikayetçi borçlunun kendisi lehine ve diğer taşınmaz malikleri tarafından şikayetçi borçlu lehine verilen ipoteklerin her türlü sözleşmeden, kefaletinden, ... kaynaklanan doğmuş ve doğacak tüm borçlarının teminatı olarak tesis edildiği görülmektedir. Bu durumda, şikayetçi borçlunun kefalet borcunun, bu ipoteklerin teminatı kapsamında olduğu anlaşıldığından, İİK'nun 45. maddesinin amir hükmü gereği hakkında öncelikle rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapılması zorunlu olup, mahkemece, borçlunun şikayetinin kabulüyle takibin iptaline karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. Diğer taraftan, borçlu tarafından İİK'nun 266. maddesi gereğince teminat karşılığında ihtiyati hacizlerin kaldırılması talep edilmiş olup, takibe başlandıktan sonra bu konuda karar verme yetkisi icra mahkemesine geçer. Bunun yanı sıra, icra takibi, mahkeme kararı ile iptal edilirse, artık iptal edilen takip dosyası üzerinden ihtiyati hacizlerin varlığını sürdürmesi mümkün değildir. Bir başka ifade ile, takibin iptali kararıyla birlikte icra takibi ortadan kalkacağından ihtiyati haczin infazına dair işlemler de kendiliğinden hükümsüz hale gelir. O halde, mahkemece, ihtiyati hacizlerin kaldırılması istemi yönünden de yukarda açıklanan ilkelere göre bir karar verilmesi gerekirken, anılan istem yönünden yazılı şekilde sonuca gidilmesi doğru bulunmamıştır.
HÜKÜM: Borçlunun temyiz itirazlarının kabulüyle mahkeme kararının yukarda yazılı sebeplerle İİK'nun 366. ve HUMK'nun 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), peşin alınan harcın istenmesi halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.03.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi
YARGITAY 8. HD. 10.01.2018 T. E: 2015/15797, K: 177 Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü. Borçlu vekili, Tekirdağ 1. İcra Dairesi’nin 2009/5875 Esas sayılı dosyasında 17/06/2014 tarihinde tarafına gönderilen muhtıranın adreste bulunamama nedeniyle tarafına ulaşmadığını, ödeme emrinde 142.420.59 TL ödenmeyen nafakanın bulunduğunun bildirildiğini, ancak kendisinin böyle bir borcu bulunmadığını belirterek takibin durdurularak borcun yeniden hesaplanmasına karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, davalı tarafın yapılan ödemelerin nafaka amaçlı olmadığını iddia ve ispat etmediği gerekçesi ile borçlunun takipten sonra yapmış olduğu ödemeler de hesaba katılmış, takibe dayanak ilamın gerekçe kısmında her üç nafaka alacaklısı için eşit nafaka taktir edildiği, daha doğrusu bu yöndeki protokolün tasdik ...
Yorumlar
Yorum Gönder