Ana içeriğe atla

Alacaklının yasal süresi içerisinde satış talep etmesi ve gerekli avansı yatırması yeterlidir. İcra memurunun şartları oluşmadığı gerekçesiyle talebi reddetmesi ve alacaklının bu karar hakkında şikayet yoluna başvurmaması durumu değiştirmez

T.C. YARGITAY 23.HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI Esas Karar 2013/4536 2013/5532 19.09.2013 Taraflar- arasında görülen sıra cetveline şikayet sonucunda verilen hükmün bozulmasına ilişkin Dairemizin 05.11.2012 gün ve 4479 Esas, 6395 Karar sayılı ilamının karar düzeltme yoluyla incelenmesi şikayet olunan vekilince istenilmekle, dosya incelendi, gereği görüşüldü: Şikayetçi vekili, şikayet olunanın icrai haczi sonrasında yaptığı satış talebinin İcra Müdürlüğü'nce reddedildiğini, şikayet olunan bu karara karşı yargı yoluna başvurmadığından bir yıllık sürede geçerli bir satıp talebinin olduğunun kabul edilemeyeceğini, haczin düşmesi sebebiyle sıra cetvelinde yer alamayacağını ileri sürerek, sıra cetvelinin iptaline karar verilmesini talep ve şikayet etmiştir. Şikayet olunan vekili, şikayetin reddini istemiştir. Mahkemece, şikayet olunanın, bir yıllık süre dolmadan 11.09.2009 tarihinde ‘‘dosyada hacizli bulunan menkullerin, menkul hükmündeki malların ve vasıtaların satışını taleple satış avansının dosyaya depo edilmesini talep ederim” şeklinde satış talebinde bulunduğu ve İcra Müdürlüğü'nce öngörülen 100,00 TL’ yi dosyaya satış avansı olarak yatırdığı, bu talebinin, İcra Müdürlüğü’nce reddedilmesi üzerine herhangi bir şikayette bulunulmadığı, kural olarak menkul malların, fiilen mala vaziyet edilmek suretiyle haczedildiği ve haczin tatbiki sırasında kıymet takdiri de yapılabildiği, böyle durumlarda alacaklı vekilinin icra takibinin kesinleşmesi üzerine haczettiği malın, bir yıllık süre içinde satışını talep etmekte hiçbir engeli bulunmadığı, oysa satışı talep olunan menkul malın, trafik siciline kayıtlı kara nakil aracı olması durumunda araç kaydına icrai haciz konulması tarihinde satış isteme süresinin başlamasına rağmen, aracın fiilen ele geçirilememesi sebebiyle kıymet takdiri yapılamadığından satışının da yapılması mümkün olmadığı, bu sebeple fiilen haczedilemeyen araçların satışını talep etme süresinin, kayden haczedildiği tarihte başlamasına rağmen, fiilen satışı gerçekleşme imkanı bulunmadığı, takip alacaklısının, malın satışını yapmak imkanı olmamasına rağmen, satış isteme sürelerinin geçmesi sebebiyle haczin düşmesini engellemek için yapılması gerekenin, mahcuzun satışını talep edip, bu konuda İİK'nın 59. maddesi gereğince bir satış avansı yatırmak olduğu, kıymet takdiri yapılmayan bir malın satışının talep edilmesi durumunda İcra Müdürlüğü'nün satış talebini reddetmesinde bir usulsüzlük bulunmadığı, bu sebeple icra dairesinin bu kararına karşı İcra Mahkemesine müracaat edilmesi halinde İcra Mahkemesince de şikayetin ceddine karar verildiğinde de satışın talebinin reddi kararının kesinleşeceği, bu sebeple de alacaklının şikayete zorlanmasının gereksiz olacağı, şikayet olunanın süresi içindeki satış talebinin usulüne uygun olduğu, mahcuz aracın satışının yapıldığı tarih itibariyle anılan dosyalardan konulan haczin devam ettiği, bu sebeple şikayetçi vekilinin sıra cetveline itirazının yerinde olmadığı gerekçesiyle, şikayetin reddine dair verilen karar, şikayetçi vekilinin temyiz istemi üzerine, Dairemizin 05.11.2012 tarih ve 4479 E, 6395 K sayılı ilamıyla, “Şikayet olunanın, avans yatırmak suretiyle 11.09.2009 tarihinde yapmış olduğu satış talebi, 14.09.2009 tarihinde İcra Müdürü tarafından reddedilmiş olup, bu karara karşı şikayet yoluna başvurulmamıştır. Satışın reddine ilişkin İcra Müdürü kararının, bu şekilde kesinleşmesi nedeniyle, geçerli bir satış talebinin varlığından söz edilemez. Mahkemece bu husus gözetilerek, sonucuna göre karar vermek gerekirken, İcra Mahkemesince de şikayetin reddine karar verileceği varsayımıyla yazılı şekilde yanılgılı gerekçeyle hüküm tesisinin doğru olmadığı" gerekçesiyle oy çokluğu ile bozulmuştur. Bu kez, şikayet olunan vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur. Şikayet olunan tarafından bedeli paylaşıma konu aracın haciz tarihinden itibaren bir yıl içinde satışının talep edilip satış avansının yatırıldığı, icra memuru tarafından aracın henüz ele geçirilememesi nedeniyle satış talebinin reddine karar verildiği dosya kapsamıyla sabittir. Mahkemece yazılı gerekçelerle süresinde satış talebinde bulunulduğu sonucuna varılarak, haczin ayakta olduğunun kabulü ile şikayetin reddine karar verilmiş, yukarıda anılan gerekçelerle yerel mahkeme kararı oyçokluğu ile bozulmuştur. Oysa; İİK'nın 106. maddesi, "Alacaklı haczolunan mal taşınır ise bir sene, taşınmaz ise iki sene içinde satılmasını isteyebilir." hükmünü; İİK'nın 59. maddesi, "bir talepte bulunan taraf bununla ilgili masrafları peşin olarak verir" hükmünü; İİK'nın 110. maddesi, "Bir malın satılması kanuni müddet içinde istenmez veya takip geri alınıp da bu müddet içinde yenilenmezse o mal üzerindeki haciz kalkar." hükmünü İçermektedir. Haciz düşse dahi icra takibi ayakta kalmaya devam eder. Somut olayda, şikayet olunan alacaklı tarafından bedeli paylaşıma konu aracın haciz tarihinden itibaren bir yıllık kanuni süre içinde satış istendiği, satış avansının İcra ve İflas Kanunu Yönetmeliği'nin 6. ve 61. maddesinde belirlendiği şekilde para olarak yatırıldığı, satış talebi üzerine icra memurunun taşınırın (aracın) henüz elde olmadığı, satışın bu nedenle yapılamayacağı gerekçesiyle satış talebini reddettiği dosya kapsamı ile sabittir. İİK'nın 106. maddesi ile alacaklının takibi sürüncemede bırakmaması amaçlanmıştır. Bu amaca uygun olarak alacaklı tarafından satış talebinde bulunulmuş, avans da yatırılmıştır. Satış talebinin ret gerekçesi aracın elde olmamasıdır. Burada icra memurunun ret kararının sadece satışın fiilen yapılamayacağına yönelik bir tespitten ibaret olduğunu, anılan yasal düzenlemeye uygun olan satış talebindeki haklılığı ortadan kaldıran bir karar niteliğinde bulunmadığını kabul etmek gerekir. Zira, İİK’nm 106. maddesinde satış istenmesinden söz edildiği, bu talebin İcra Müdürlüğü tarafından reddedilmesi halinde talebin geçerliliğini kaybedeceğine ilişkin hiç bir yasa hükmü bulunmadığı gibi, İİK'nın 106. maddesinden kaynaklanan hukuki uyuşmazlıklara ilişkin Yargıtay 12. Hukuk Dairesince alınan yargısal kararların da bu yönde olduğu, 2 yıllık süre içerisinde alacaklının bir an evvel satışa yönelik iradesini icra dosyasına yansıtmak zorunda olduğu ve isteğini İcra Müdürlüğü’ne iletip İİK'nın 59. maddesi uyarınca gereğini yerine getirmesi halinde geçerli bir satış talebinin doğduğu, bundan sonra satışın da aynı 2 yıllık süre içerisinde yapılması yönünde bir zorunluluk bulunmadığı, söz konusu haczin de geçerliliğini kaybettiğinden söz edilemeyeceği kabul edilmelidir. Aynı Kanun'un 59. maddesi uyarınca, bir işlemin yapılmasını isteyen taraf, o işlemin yapılması için gerekli masrafları avans olarak (peşin) yatırmalıdır. İcra ve İflas Kanunu Yönetmeliği'nin 6. maddesine göre, bu masrafların, tahsilat makbuzu karşılığında para olarak alınması gerekir. Aksi takdirde talep yapılmamış sayılır. Cüz’i de olsa satış avansının yatırılmış olması, usulüne uygun bir satış talebinin bulunduğu anlamına gelir. Yatırılan masrafın yetmeyeceği sonradan anlaşılırsa, bunun tamamlanması istenebilirse de, masraf hiç yatırılmamışsa geçerli bir talebin varlığından söz edilemez. Kıymet takdiri kesinleşmeden satış yapılmamakla birlikte, kıymet takdiri yapılmadan da satış istenebilir. Diğer bir anlatımla, aracın elde edilmemesi nedeniyle kıymet takdirinin yapılmaması sadece satışın yapılmasına engel olur. İcra Müdürünün ret kararının ayrıca İcra Hakimliğince iptalinin talep ve dava edilmesine gerek dahi olmadan mahkemece re'sen nazara alınması anılan madde hükümlerine uygun olacaktır. Şikayet olunanın satış talebi, yukarıda belirtilen ilke çerçevesinde usulüne uygun bir satış talebi olup, avansın kıymet takdiri aşamasında kullanılmasının sorumluluğu alacaklıya yüklenemeyeceği gibi, eksik masraf avansının İcra Müdürlüğü'nce her zaman tamamlatılması da esasen mümkündür. Diğer yandan, İİK’nda, süresinde satış istendikten sonra haczi ve satışı düşüren sebepler öngörülmemiş, sadece aynı Kanun'un 129/son maddesinde, ikinci ihalede alıcı çıkmazsa "satış talebinin" düşeceği düzenlenmiştir. İİK’nın 106 ve 110. madde hükümleri alacaklının takibi sürüncemede bırakmaması amacıyla getirilmiş olup, bu amaca uygun olarak anılan şikayet olunan tarafından İİK’nın 106. maddesindeki 2 yıllık süre içerisinde İİK'nın 59. maddesine uygun olarak satış talep edilerek avansı yatırılmış olmakla, bir daha satış istemesine gerek kalmaksızın, haczi ve satışının ayakta olduğunun kabulü gerekir. Satışın da aynı iki yıl içinde yapılmasının zorunlu olduğu, aksi halde haczin düşeceği yönünde yasada bir hüküm bulunmamaktadır. Alacaklıya yüklenen görev, süresinde satış isteyerek avansı yatırmaktır. İİK'nın 123. maddesinde satış görevi, icra dairesine yüklenmiş olup, satış ne zaman yapılırsa yapılsın, haciz ve satış talebi ayaktadır. Dairemizin son uygulaması bu yöndedir İİK'nın kesinleşen kıymet takdirinin yapıldığı tarihten itibaren iki yıl geçmedikçe yeniden kıymet takdiri yapılamayacağını öngören 128/a-3 fıkrası, varılan bu sonucu bertaraf eden bir düzenleme değildir. Dairemizin 12.06.2012 tarih ve 2868 E, 4131 K, 26.03.2012 tarih ve 1020 E, 2296 K, 27.09.2013 tarih ve 4460 E, 5835 K sayılı ilamları bu yöndedir. İki yıllık satış isteme süreci içinde taşınmaz başka bir dosyadan satılmış ise haciz düşmeyecektir. İlmi ve yargısal İnançların bu yolda olduğu açıktır. (M.Oskay- C.Koçak İİK şerhi 7 cilt, Ank.sh. 3046; Y.19 H.D. 04.12.2001 gün ve 8906 E, 8078K.) Öte yandan; İcra Müdürlüğü'nce satışın fiilen yapılamadığının tespiti ile yetinilmesi gerekirken, satış talebinin reddi kararı, alacaklının yasa ile doğan hakkın özünü ortadan kaldıran bir karar olması nedeniyle süresiz şikayete tabi olan bu karara yönelik şikayetin işbu şikayet sırasında savunma yolu ile yine şikayete bakmakla görevli İcra Mahkemesi'nin önüne getirildiğinin de kabulü gerekir. Bu durumda; anılan ret kararının takip hukuku bakımından kesinleştiği sonucuna varılmamalıdır. Şikayet konusu işlemin bir hakkın yerine getirilmesinden veya sebepsiz sürüncemede bırakılmasından dolayı ve kamu düzenine aykırı olan işlemlere karşı yapılacak şikayetlerin süresiz bulunduğu hususunun somut olayımızda uygulama yeri olmasına göre icra müdürünün işleminin doğru olmadığı işbu şikayet sırasında şikayet olunan tarafından savunulmuş olup, ret kararının da bu şikayet sırasında ele alınıp değerlendirilmesi gerektiği gözetilmelidir. Yargıtay uygulamalarına (örneğin Yargıtay 12. Hukuk Dairesi'nin 15.12.2003 gün ve 2126/24743 sayılı ilamı) göre en önemli kriter, tarafların, üçüncü kişilerin ve kamunun menfaatinin korunması için konulmuş emredici(amir) hükümlerine aykırılık teşkil etmesi olup, bu nitelikteki icra müdürünün işleminin süreye bakılmaksızın incelenmesi gerekecektir. (Bkz: M.Oskay-C.Koçak, İİK şerhi Ank.sh. 140,141) Belirtilen bu nedenlerle süresiz şikayet hakkına sahip olan şikayet olunanın, aleyhindeki bu karara karşı İİK'nın 16. maddesine göre süreli şikayet yoluna gitmemesi nedeniyle icra müdürünün kararını iptal ettirilmemiş olmasının, hakkın özü olan İİK'nın 59, 106 ve 110. maddelerine uygun olarak süresinde yaptığı satıp talebinin ona sağladığı hukuki sonuçları ortadan kaldırdığı sonucuna varılamaz. Bu durumda; İİK'nın 106. maddesi uyarınca bir yıl içinde satış talebinde bulunan, 59. maddesi uyarınca masrafını yatıran şikayet olunan alacaklı, yasa ile kendisine yüklenen işlemleri yerine getirdiğinden, haczinin ayakta olduğunun kabulü gerekir. İcra memurunun satışın yapılamayacağının tespiti mahiyetinde olan ret kararının, satış isteme talebinin reddi anlamında yorumlanması, buna bağlı olarak ta buna karşı süreli şikayet yoluna başvurulmadığı gerekçesiyle, haczin düştüğü sonucuna varılması, anılan yasal düzenlemelerle ve hakkaniyetle bağdaşmaz. Yerel mahkeme kararının en son paragrafından bir önceki paragrafında yer alan gerekçenin çıkartılması, yukarıda açıklanan gerekçelerin ilave edilmesi suretiyle onanması gerekirken, Dairemiz çoğunluğunca aksi yöndeki yazılı gerekçelerle bozulduğu anlaşıldığından, şikayet olunan vekilinin karar düzeltme itirazının kabulü ile Dairemizin 05.11.2012 gün 4479 E, 6395 K sayılı bozma ilamının kaldırılarak, yerel mahkeme kararının bir kısım gerekçenin çıkartılması, bir kısım gerekçenin ilave edilmesi suretiyle onanmasına karar vermek gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, şikayet olunan vekilinin karar düzeltme itirazının kabulü ile Dairemizin 05.11.2012 gün 4479 Esas, 6395 Karar sayılı bozma ilamının kaldırılarak, yerel mahkeme kararının bir kısım gerekçenin çıkartılması, bir kısım gerekçenin ilave edilmesi suretiyle ONANMASINA, evvelce alınması gereken onama harcının temyiz eden şikayetçiden alınmasına, şikayet olunanın karar düzeltme peşin harcının istek halinde iadesine, 19.09.2013 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi. KARŞI OY YAZISI Kıymet takdiri yapılmayan bir malın satışının talep edilmesi, icra müdürünün bu talebi reddetmesi hukuken ortada geçerli bir satış talebinin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. İcra hukuku bir talep hukukudur. İcra takibinin tüm aşamalarında tarafların (alacak - borçlunun) talepte bulunması ve icra müdürünün bu kapsamda işlem, yapması gerekir. Kanun bazı işlemleri icra müdürünün kendiliğinden yapacağını öngörmüştür. Ancak satış talebi alacaklı tarafından yapılması gereken işlemlerden biridir. Alacaklı satış talebi ile birlikte gerekli masraftan İİK'nın 59. maddesi uyarınca avans olarak yatırmak zorundadır. Aksi takdirde İIK'nın 110. maddesi gereğince mahcuz üzerindeki haciz düşer. Sicil üzerinde haczedilmiş bir motorlu aracın elde olmaması, mahcuz taşınmazın kıymet takdirinin yapılmamış olması, satış talebine engel değildir. Bu işlemler satışa hazırlık işlemleri niteliğinde olduğundan, satış talebinden sonra da yakalama, kıymet takdiri vb. eksikliklerin tamamlanması mümkündür. Geçici hacze (İİK.108) veya borçlu - alacaklı arasında satış talebinden evvel borcun taksitlendirilmesinin (İİK'nın 111.) yapılması halinde satış talebi icra müdürünce yasal engeller bulunması nedeni ile reddedilecektir. Gerek yasal gerekse yasal olmayan nedenlerle satış talebi İcra Müdürlüğünce reddedilmesi halinde, bu ret kararının yerinde olup olmadığının İcra Hakimi tarafından İİK’nın 16. maddesi uyarınca şikayet yolu İle huzuruna gelen uyuşmazlığın yasaya uygun olup olmadığını inceleyip karara bağlaması gerekmektedir. Aksi halde icra müdürünün reddettiği bir kararın yasal olduğunu kabul etmek demek, icra mahkemelerinin kuruluş amacına ters düşer. Öğretide de; yasal süresi içerisinde şikayet yoluna gitmeyen ilgilinin kanuna uygun verilmeyen karan kabul ettiği varsayılmaktadır. Uygulamada da; HGK’nın 13.10.2010 gün, 19-507 E, 140 K, 19 HD'nin 24.03.2010 gün 9534 - 3280 K, 05.06.2008 gün, 4756 E - 6197 K, 23. HD’nin 05.11.2012 gün 4479 - 6395 K sayılı ilamları bu yöndedir. Açıklanan nedenler karşısında şikayet olunanın avans yatırmak suretiyle 11.09.2009 tarihinde yapmış olduğu satış talebinin, 14.09.2009 tarihinde İcra Müdürü tarafından reddedilmiş olması, bu karara karşı, şikayet yoluna başvurulmaması karşısında, İcra Müdürü kararının bu şekilde kesinleşmiş bulunması nedeniyle, geçerli bir satış talebinin varlığından söz edilemeyeceğinden, bu hususun göz ardı edilerek İcra Mahkemesince de şikayetin reddine karar verileceği varsayımından hareketle yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan, hükmün bozulması görüşünde olduğumdan, sayın çoğunluğun karar düzeltme itirazlarının kabulü ile hükmün onanması yönündeki görüşüne katılamıyorum. 19.09.2013

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bakiye borç muhtırasına itiraz - İİK md 33/2 uyarınca süresiz şikayete tabi olduğu

YARGITAY 8. HD. 10.01.2018 T. E: 2015/15797, K: 177 Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü. Borçlu vekili, Tekirdağ 1. İcra Dairesi’nin 2009/5875 Esas sayılı dosyasında 17/06/2014 tarihinde tarafına gönderilen muhtıranın adreste bulunamama nedeniyle tarafına ulaşmadığını, ödeme emrinde 142.420.59 TL ödenmeyen nafakanın bulunduğunun bildirildiğini, ancak kendisinin böyle bir borcu bulunmadığını belirterek takibin durdurularak borcun yeniden hesaplanmasına karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, davalı tarafın yapılan ödemelerin nafaka amaçlı olmadığını iddia ve ispat etmediği gerekçesi ile borçlunun takipten sonra yapmış olduğu ödemeler de hesaba katılmış, takibe dayanak ilamın gerekçe kısmında her üç nafaka alacaklısı için eşit nafaka taktir edildiği, daha doğrusu bu yöndeki protokolün tasdik ...

Takip talebinde borçlunun T.C. Kimlik numarasının bulunmaması halinde icra müdürlüğü tarafından alacaklıya süre verilmelidir.

YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ E. 2015/27668  K. 2016/4500 T. 18.2.2016 KARAR :  Alacaklı tarafından borçlu... hakkında genel haciz yoluyla ilamsız icra takibine başlandığı, takip talebinde borçlunun T.C. kimlik numarasının belirtilmediği, icra müdürlüğünce yapılan araştırma sonucu tespit edilen T.C. kimlik numarasına göre çıkarılan ödeme emri tebligatının bila tebliğ iade edilmesi üzerine, alacaklı vekilinin belirlenen kimlik numarasının borçluya ait olmayıp yanlış olduğunu belirterek, yeni kimlik numarası ibrazla buna göre yeniden ödeme emrinin tebliğe çıkarılması talebinin icra müdürlüğünce reddedildiği, alacaklının memurluk işleminin iptali talebi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece şikayetin reddedildiği anlaşılmıştır. Somut olayda, alacaklı tarafından takip talebinde borçlunun adının doğru olarak yazıldığı ancak T.C. kimlik numarasının bildirilmediği görülmüştür. Bu durumda icra müdürlüğünce alacaklıya borçlunun T.C. kimlik numarasını tamamlaması süre v...

Kamu düzenine aykırı işlemlerin süresiz şikayete konu olacağı.

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU'NUN 10.11.2020 TARİH, 2017/8-2833 Esas 855 Karar 1. Taraflar arasındaki "şikâyet” isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, Muğla İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen takibin iptaline ilişkin karar alacaklılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına direnilmiştir. 2. Direnme kararı alacaklılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: I. İNCELEME SÜRECİ Borçlu İstemi: 4. Borçlu vekili 28.09.2015 tarihli şikâyet dilekçesinde; alacaklı tarafından başlatılan ilâmlı icra takibine dayanak Muğla 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.07.2015 tarihli ve 2014/202 E., 2015/463 K. sayılı ilâmında 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)'nun şahsın hukuku babında düzenlenen kişilik haklarına saldırı sebebiyle manevi tazminata hükmedildiğini, aile ve kişiler hukukuna ilişkin hükümler k...