TİCARİ NİTELİKTEKİ MENFİ TESPİT DAVALARINDA DAVA AÇILMADAN ÖNCE ARABULUCULUĞA GİDİLMESİNİN ZORUNLU OLMADIĞINA VE ARABULUCUYA GİDİLMİŞ OLMASININ BİR DAVA ŞARTI OLMADIĞINA DAİR İÇTİHADI BİRLEŞTİRME KARARI
T.C.
YARGITAY TÜRK
MİLLETİ ADINA
19. HUKUK DAİRESİ YARGITAY
KARARI
ESAS SAYISI : 2020/85
KARAR SAYISI : 2020/454
KARAR TARİHİ : 13.02.2020
BÖLGE ADLİYE MAHKEMELERİ HUKUK DAİRELERİ NİN
KESİN NİTELİKTEKİ KARARLARI ARASINDAKİ
UYUŞMAZLIĞIN GİDERİLMESİNE YÖNELİK KARAR
KESİN NİTELİKTEKİ KARARLARI ARASINDAKİ
UYUŞMAZLIĞIN GİDERİLMESİNE YÖNELİK KARAR
I.
BAŞVURU
Bakırköy
3. Asliye Ticaret Mahkemesi Başkanlığı tarafından İstanbul Bölge Adliye
Mahkemesi Başkanlığıma yazılan 09.12.2019 tarihli ve 2019/755 muhabere sayılı
yazıyla; Antalya BAM II. Hukuk Dairesinin 2019/2414 esas, Sakarya BAM 7. Hukuk Dairesinin 2019/907 esas. İstanbul BAM 16. Hukuk Dairesi'nin
2019/2568 esas. Konya BAM 6. Hukuk Dairesi’nin 2019/1683 esas. İstanbul BAM 19.
Hukuk Dairesi'nin 2019/1734 esas. İstanbul BAM 12. Hukuk Dairesi'nin 2019/1121
esas. Adana BAM 9. Hukuk Dairesi'nin 2019/274 esas, Erzurum BAM 3. Hukuk
Dairesi'nin 2019/531 esas ve İstanbul BAM 14. Hukuk Dairesi’nin 2019/521 esas
sayıları dosyalarında verilen kesin nitelikteki kararlar arasında ticaret
mahkemesinin görev alanına giren menfi tespit davalarında 7155 sayılı kanunla
6102 sayılı TTK’na eklenen 5/A maddesi uyarınca arabuluculuğa başvurunun dava
şartı olup olmadığı hususunda çelişki bulunduğu belirtilerek; bu çerçevede
uyuşmazlığın giderilmesi ve içtihat birliğinin sağlanmasının gerektiği
gerekçesiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Daireleri Başkanlar
Kurulu'nca uyuşmazlığın giderilmesi için Yargıtay'ın ilgili Dairesi'nden karar
alınması için gereğinin yapılması talep edilmiştir.
II.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ HUKUK DAİRELERİ BAŞKANLAR KURULU’NUN KARARI
Yukarıda açıklanan talep üzerine konu 20.12.2019 tarihinde
yapılan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Daireleri Başkanlar Kurulumda
görüşülmüş, bildirilen konuda değişik Bölge Adliye Mahkemeleri Hukuk
Daireleri'nce verilen kesin nitelikteki kararlar arasında uyuşmazlık bulunduğu
saptandıktan sonra, yapılan oylama sonucunda Antalya BAM 11. Hukuk Dairesi'nin
2019/2414 esas ve 2019/2226 karar, Sakarya BAM 7. Hukuk Dairesi'nin 2019/907
esas ve 2019/1226 karar. İstanbul BAM 14. Hukuk Dairesi'nin 2019/521 esas ve
2019/423 karar, İstanbul BAM 16. Hukuk Dairesi'nin 2019/2568 esas ve 2019/2485
karar sayılı kararlarında açıklanan gerekçelere iştirak edilerek ticari dava
niteliğindeki menfi tespit davalarının zorunlu arabuluculuğa tabi olmadığı, bu
tür davalar açılmadan önce TTK'nun 5/A maddesi uyarınca başvuru koşulunun
bulunmadığı, yani menfi tespit davası açılabilmesi için arabulucuya başvurulmuş
olmasının dava koşulu olmadığı görüşü benimsendiği belirtilerek 5235 sayılı
Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş,
Görev Ve Yetkileri Hakkında Kanun'un 35/3-4 maddesi uyarınca değişik Bölge
Adliye Mahkemeleri Hukuk Daireleri arasında çıkan uyuşmazlığın giderilmesi için
dosyanın ilgili hukuk dairesi olarak Yargıtay 19. Hukuk Dairesi'ne
gönderilmesine oy çokluğuyla karar verilmiştir.
III.
UYUŞMAZLIĞIN
GİDERİLMESİ İSTEMİNE KONU KESİN NİTF.LİKTEKİ KARARLAR VE GEREKÇELERİ
A)
Antalya
BAM 11. Hukuk Dairesi'nin 2019/2414 esas ve 2019/2226 karar. Sakarya BAM 7.
Hukuk Dairesi'nin 2019/907 esas ve 2019/1226 karar ve İstanbul BAM 16. Hukuk
Dairesi'nin 2019/2568 esas ve 2019/2485 karar sayılı kararlarında. TTK'nun 5/A
maddesine göre konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri
hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı
olduğu, davanın konusunun dava dilekçesindeki talep sonucu esas alınarak
belirlendiği, talep sonucunun bir para alacağının tahsili veya tazminat olduğu
durumlarda, arabulucuya başvuru yapılmış olmasının dava şartı olduğu, menfi
tespit davalarının 6100 Sayılı HMK’nun 106. maddesi uyarınca tespit davası
niteliğinde bulunduğu, dava sonucunda borçlunun borçlu olmadığının anlaşılması
halinde bu hususta tespit hükmüne yer verildiği, menfi tespit davaları
sonucunda verilecek kararlar eda hükmü içermeyeceğinden bu davaların
açılabilmesi için arabulucuya başvuru zorunluluğu bulunmadığı gerekçesiyle
ticari dava niteliğindeki menfi tespit davalarının zorunlu arabuluculuğa tabi
olmadığı, bu nedenle TTK’nun 5/A maddesi uyarınca menfi tespit davası
açılabilmesi için arabulucuya başvurulmuş olmasının dava koşulu olmadığı görüşü
benimsenerek karar verilmiştir.
B)
İstanbul
BAM 12. Hukuk Dairesi'nin 2019/1121 esas ve 2019/836 karar. Konya BAM 6. Hukuk Dairesi'nin
2019/1683 esas ve 2019/837 karar. Adana BAM 9. Hukuk Dairesi'nin 2019/274 esas
ve 2019/605 karar, Erzurum BAM 3. Hukuk Dairesi'nin 2019/531 esas ve 2019/549
karar ve İstanbul BAM 19. Hukuk Dairesi'nin 2019/1734 esas ve 2019/1521 karar
sayılı kararlarında, menfi tespit davalarında öncelikle bir alacağın varlığının
tartışıldığı, bu nedenle alacaklının alacağı için dava açarken arabulucuya
başvuru dava şartına tabi tutulurken aynı alacakla ilgili borçlu tarafından
açılacak menfi tespit davasında arabulucuya başvuru dava şartına tabi
tutulmamasının hak arama yönünden eşitsizliğe yol açacağı gerekçesiyle ticari
dava niteliğindeki menfi tespit davalarının zorunlu arabuluculuğa tabi olduğu,
bu nedenle TTK'nun 5/A maddesi uyarınca menfi tespit davası açılabilmesi için
arabulucuya başvurulmuş olmasının dava koşulu olduğu görüşü benimsenerek karar
verilmiştir.
C)
İstanbul
BAM 14. Hukuk Dairesi'nin 2019/521 esas ve 2019/423 karar sayılı kararına hem
Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi Başkanlığının başvurusunda hem de İstanbul
Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Daireleri Başkanlar Kurulu'nun kararında atıf
yapılmış ise de başvuru dosyasında böyle bir karar olmadığı gibi UYAP
sisteminde de böyle bir karara rastlanmadığından bu karar inceleme dışında
tutulmuştur.
IV.
UYUŞMAZLIK
VE UYUŞMAZLIKLA İLGİLİ KAVRAM, KURUM VE YASAL DÜZENLEMELER
UYUŞMAZLIK
Yukarıda
anılan ve birbirinden iki görüş halinde ayrışan BAM Hukuk Daireleri'nin
kararları incelendiğinde, aralarında ticari dava niteliğindeki menfi tespit
davalarının açılmadan önce TTK'nun 5/A maddesi uyarınca /.orunlu olarak
arabulucuya başvuru
koşulunun
bulunup bulunmadığı ve bunun bir dava şartı olup olmadığı hususunun uyuşmazlık
konusu olduğu anlaşılmıştır.
ESAS SAYISI : 2020/85 KARAR SAYISI :
2020/454

Mahkemeye yöneltilmiş bulunan hukukî himaye talebine dava denilmektedir
Dava
türleri. 6100 sayılı HMK'nun 105. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.
HMK’nun 106.
maddesi, “(1) Tespit
davası yoluyla, mahkemeden, hır hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da
yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilir.
(2) Tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, hu davayı
açmakta hukuken korunmaya değer günce! hır yararı bulunmalıdır. (5) Maddi
vakıalar, tek başlarına tespit davasının konusunu oluşturamaz."
düzenlemesini içermekte olup, hu madde hükmünde tespit davası genel olarak
düzenlenmiştir.
2004 sayılı HK’nun 72. maddesi, “Borçlu, icra takibinden önce veya takip
sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir.
İcra takibinden önce açılan menfi tesbit
davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak
üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında
ihtiyati tedbir kararı verebilir.
İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit
davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez.
Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde
onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden
ihtiyati tedbir yol uyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini
isliye bilir.
Dava
alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün
kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış
bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı
zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde yüzde
yirmiden aşağı tayin edilemez.
Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal
takip durur. İtamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme
hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi
tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa,
talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan
tahsiline karar verdir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip
konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz.
Borçlu,
menfi tesbit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa,
davaya istirdat davası olarak devam edilir.
Takibe
itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir
parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir
sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye
alınmasını istiyebilir.
Menfi tesbit ve istirdat davaları, takibi yapan icra
dairesinin bulunduğu yer
mahkemesinde
açılabileceği gibi, davalının yerleşim yeri mahkemesinde de açılabilir. Davacı
istirdat
davasında yalnız paranın verilmesi lazım gelmediğini ispata mecburdur."
düzenlemesin,
içermekte olup, bu madde hükmünde de menfi tespit ve istirdat davaları özel
olarak düzenlenmiştir.
Davalı-alacaklı
tarafından var olduğu savunulan bir hukuki ilişkinin
var olmadığının tespiti için davacı-borçlu tarafından
açılan davaya menfi tespit davası denilmektedir. Borçlu, icra takibinden önce veya
sonra menfi tespit davası açabilir. Borçlu açtığı
davaya maddi hukuk temelli çeşitli nedenlere dayanarak
borçlu olmadığının tespitini isteyebilir.
6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk
Kanunu nun 18/A maddesi, "(I) İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş
olması dava şartı olarak kabul edilmiş se arabuluculuk sürecine aşağıdaki
hükümler uygulanır.
Davacı,
arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılmadığına ilişkin son tutanağın
aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine
eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması halinde mahkemece davacıya, son
tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi
takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir.
İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe
çıkarılmaksızın davanın usulden reddine verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava
açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava
şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir"
düzenlemesini.
TTK'nun 5/A maddesi, "(l) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer
kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi
olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya
başvurulmuş olması dava şartıdır. (2) Arabulucu, yapılan başvuruyu
görevlendirildiği tarihten itibaren altı hafta içinde sonuçlandırır. Bu sure
zorunlu hâllerde arabulucu tarafından en fazla iki hafta uzatılabilir."
düzenlemesini içermektedir.
TTK'na 5/A maddesinin eklenmesine ilişkin 7155 sayılı
kanunun genel gerekçesinde bu konu. ""036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunuyla işçi ve işveren
uyuşmazlıkları bakımından kabul edilen ve I Ocak 2018 tarihinden bugüne kadar
uygulanan "dava şartı olarak arabuluculuk kurumunun uygulamada sağladığı
başarı ve fayda göz önünde bulundurularak bu kurumun ticari uyuşmazlıklara da
teşmil edilmesi yönünde düzenlemeler yapılmaktadır" şeklinde ve
maddenin özel gerekçesinde ise "Maddeyle. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4 üncü
maddesinde belirtilen davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan
alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurma
zorunluluğu getirilerek bu uyuşmazlıkların temelinden, çok kısa süre içinde,
daha az masrafla ve tarafların iradelerine uygun bir şekilde çözülmesi
amaçlanmaktadır" şeklinde açıklanmıştır.
V.
DOKTRİNDE
İLERİ SÜRÜLEN GÖRÜŞLER
Bu
konu doktrinde de tartışılmıştır.
Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü Arabuluculuk Daire
Başkanlığı tarafında yayınlanan Ticari Uyuşmazlıklarda Dava Şartı Arabuluculuk
isimli kitapta, kitabın yazarları İlker Koçyiğit ve Alper Bulur ticari
davalarda dava şartı olması nedeniyle zorunlu nitelikte olan arabuluculuğun
kapsamını çok geniş yorumlamakta ve bu bağlamda, itirazın iptali, borçtan
kurtulma, menfi tespit ve istirdat davalarında da dava açmadan önce arabulucuya
başvurmanın zorunlu olduğunu ve bunun bir dava şartı olarak değerlendirilmesi
gerektiğini belirtmektedirler. (Bakınız: İlker Koçyiğit-Alper Bulur, Ticari
davalarda Dava Şartı Arabuluculuk, Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel
Müdürlüğü Arabuluculuk Daire Başkanlığı Yayını. I.Baskı, Ankara. Mart 2019,
sayfa:66-68.)
ESAS SAYISI -.2020/85 KARAR SAYISI :
2020/454
Bu görüşe karş.l.k Prof. Dr. Ömer Ekmekçi, Prof. Dr.
Muhammet Özekes. Prof Dr Murat Atalı ve Prof Dr. Vural Seven tarafından yazılan
Hukuk Uyuşmazlıklarında
Arabuluculuk isimli
müşterek eserde, genel olarak tespit
davalanınn arab;“ olmadığını açıkladıktan
sonra tespit davalarının para alacaklar, bakımından özel bir türü olan ve
İİK'nun 72. maddesinde düzenlenen menfî tespit davasının hiçbir şekilde zorunlu
arabuluculuğa tabi olmadığım ifade etmektedirler. (Bakınız: Prof. Dr.
Ömer Ekmekçi, Prof Dr. Muhammet Özekes. Prof. Dr.
Murat Atalı ve Prof. Dr. Vural Seven. Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk.
Oniki Levha Yayınları. 2. Baskı, İstanbul, Kasım 2019, sayfa: 189-191.)
Prof.
Dr. Süha Tanrıver ise Dava Şartı Arabuluculuk Üzerine Bazı Düşünceler başlıklı
makalesinde, özel bir dava şartının genel bir dava şartına dönüştürülme
gayretinin sağlıklı ve doğru bir yaklaşım biçimi olmadığına dikkat çekerek.
İİK'nun 72. maddesinde öngörülmüş olan ve icra takibine etkileri de gözetilmek
suretiyle ikili bir ayrıma tabi tutulmuş bulunan menfi tespit davalarının, bir
alacak ya da tazminatı konu almadıkları, yani parasal bir edime mahkûmiyeti
içeren eda davası niteliği taşımadıkları için, dava şartı arabuluculuğun
uygulanma alanı dışında kaldıklarını açıkça ifade etmektedir.
Prof. Dr. Süha Tanrıver makalesinde; bu konudaki yanlış bir
uygulamanın vahim sonuçlarına işaret ederek; bir cebri icra tehdidinin varlığı
nedeniyle, takipten önce menfi tespit davası açmak isteyen borçluyu,
arabuluculuğa müracaata zorlamanın, arabuluculuğa başvuru cebri icrayı durdurmayacağı
için, onu takipten önce menfi tespit davası açma olanağından tümüyle mahrum
bırakmak anlamına geleceğini; böylece alacağın yüzde onbeşi oranında teminatla
takibi durdurmak için ihtiyati tedbir alabilecek olan borçlunun takipten sonra
açmak zorunda bırakıldığı menfi tespit davasında daha ağır koşullarda ihtiyati
tedbir almak zorunda kalacağını hatırlatmaktadır. (Bakınız: Prof. Dr. Süha
Tanrıver. Dava Şartı Arabuluculuk Üzerine Bazı Düşünceler. Türkiye Barolar
Birliği Dergisi. Mart-Nisan 2020, Yıl: 32, Sayı: 147, Sayfa: III-I4I.) '
VI.
GEREKÇE
Başvuru ve başvuru üzerine verilen İstanbul Bölge Adliye
Mahkemesi Hukuk Daireleri Başkanlar Kurulu nun kararı gereğince, ticari
nitelikteki menfi tespit davalarında dava açılmadan önce arabuluculuğa gidilmesinin
zorunlu olup olmadığına ve arabulucuya gitmiş olmanın bir dava şartı olup
olmadığına ilişkin Dairemizce kesin bir karar verilmesi
gerekmektedir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk
Daireleri Başkanlar Kurulu'nun kararı 5235 sayılı Adli Yargı ilk Derece
Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev Ve Yetkileri
Hakkında Kanun'un 35/3-4 maddelerine uygun olarak verildiğinden ve incelenen
evrakın kapsamından söz konusu uyuşmazlığın ticari nitelikteki menfi tespit
davalarından kaynaklandığı anlaşılmış olup bu tür davaların temyiz incelemesini
yapma görevi Dairemize ait olduğundan, talebin Dairemizce görüşülüp
değerlendirilmesine karar verilmiştir.
TTK'nun
konuyla ilgili madde metni şöyledir:
*‘3. Dava şartı olarak arabuluculuk
MADDE 5/A- (Ek:6/12/2018-7155/20 md.)
MADDE 5/A- (Ek:6/12/2018-7155/20 md.)
(1)
Bu
Korumun 4 üncü maddesinde ve diter
kanunlarda belirtilen Ucan davalardan konusu bir
miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepler, hakkında dava
açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. .
(2)
Arabulucu.
Yapılan başvuruyu görevlendirildiği tarihten itibaren altı hafta içinde
sonuçlandırır. Bu süre zorunlu hâllerde
arabulucu tarafından en fazla iki halta uzatılabilir
Madde metni her hangi bir tereddüde ve yanlış anlamaya yer
vermeyecek şekilde açık yazılmıştır. TTK'na bu maddenin eklenmesini sağlayan
7155 sayılı kanunun genel gerekçesinin bu konuyla ilgili kısmı ve madde için
özel olarak yazılan gerekçe de bu açık anlam.
desteklemektedir.
Bir ticari davanın açılmasından önce arabulucuya
başvurulmuş olmasının dava şartı olabilmesi bazı koşulların gerçekleşmesine
bağlıdır. Buna göre; (a) Öncelikle konusu, bir miktar paranın ödenmesi olmalı,
(b) Sonra dava konusu olan bir miktar paranın ödenmesi için yapılan talep, bir
alacak veya tazminat talebi olarak ileri sürülmelidir. Bu koşulların bulunması
halinde dava açılmasından önce arabulucuya başvurulmuş olması, dava şartı olacaktır.
Bu koşulların gerçekleşmediği ticari davalarda davanın açılmasından önce
arabulucuya başvurulmuş olması, dava şartı olarak kabul edilmeyecektir.
Kanun
maddesinin metni ve gerekçesi bu kadar açık ve net olup zorlamayla da olsa
genişletici bir yorum yapılmasına elverişli değildir. Zaten ileri ve özgürlükçü
hukuk düzenlerinde zorunlu ve emredici kuralların dar yorumlanması esastır.
Hal
böyle olunca, yukarıda mahiyeti açıklanan menü tespit davalarının ticari bir
dava olduğu için TTK’nun 5/A maddesi kapsamına alınması ve böyle bir davayı
açmak isteyen kişinin önce arabulucuya başvurmaya zorlanması, kanuna aykırı
olduğu gibi sayısız hukuki sakıncalara da neden olacaktır.
Yukarıda
doktrinden yapılan alıntılarda da bu sakıncalara önemle işaret edilmektedir.
Bu
itibarla kanun hükmünde öngörülen açık ifadelere rağmen dava şartı
arabuluculuğun uygulama alanının genişletilmesi doğru değildir.
Böyle
bir yaklaşım, özel bir dava şartı olan arabuluculuğa başvuru halini genel bir
dava şartı haline getirecektir.
HMK’nın
106. maddesinde düzenlenen tespit davasının özel bir şekli olan menfi tespit
davası, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası
olarak nitelendirilemez. Bu dava sonucunda, borçlunun borçlu olmadığının
anlaşılması halinde borçlu olunmayan kısım belirtilmek suretiyle olumsuz tespit
hükmü kurulmaktadır. Menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştüğü
hâllerde dahi olumsuz tespit hükmü kurulması gerekmektedir. Başka bir deyişle,
menfi tespit davasının niteliği gereği verilen kararlarda, yalnızca davacının
borçlu olup olmadığı belirlenmekte, borçlu olmadığı kısma ilişkin olumsuz
tespit hükmü kurulmaktadır. Bu hüküm, herhangi bir alacağın tahsilini
gerektirir nitelikte bir ilam olmadığından esasa yönelik olarak IİK m. 32
uyarınca doğrudan ilamların icrası yolu ile takibe konulamaz. Oysa arabuluculuk
sonucu verilen kararlar ilam hükmünde olup, cebri icra yoluna başvurulabilecek
niteliktedir. Ancak yukarıda açıklandığı gibi menfi tespit davaları sonucunda
verilen hükümler esasa yönelik olarak cebri icraya konu edilip infaz
edilemeyeceğinden, ticari davalarda arabuluculuğa başvuruyu dava şartı olarak
öngören madde hükmünün amaçsal yorumundan Yasa Koyucumun bilinçli olarak menfi
tespit davalarını arabuluculuk dava şartına tabi tutmadığı anlaşılmaktadır.
![]() |
|
|||||||||||||
| |||||||||||||
|
|||||||||||||
|
|||||||||||||
Yorumlar
Yorum Gönder