Usulüne uygun şekilde sunulsa da, satış talebi icra müdürü tarafından reddedilirse, icra müdürü kararının şikayet yoluna götürülmesi gerekir. Aksi halde geçerli bir satış talebinin varlığından söz edilemez.
YARGITAY
23. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/4479
K. 2012/6395
T. 5.11.2012
KARAR : Şikayetçi vekili, şikayet olunanın icrai haczi sonrasında yaptığı satış talebinin İcra Müdürlüğünce reddedildiğini, şikayet olunan bu karara karşı yargı yoluna başvurmadığından bir yıllık sürede geçerli bir satış talebinin olduğunun kabul edilemeyeceğini, haczin düşmesi sebebiyle sıra cetvelinde yer alamayacağını ileri sürerek, sıra cetvelinin iptaline karar verilmesini talep ve şikayet etmiştir.
Şikayet olunan vekili, şikayetin reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; şikayet olunanın, bir yıllık süre dolmadan 11.09.2009 tarihinde "dosyada hacizli bulunan menkullerin, menkul hükmündeki malların ve vasıtaların satışını taleple satış avansının dosyaya depo edilmesini talep ederim" şeklinde satış talebinde bulunduğu ve İcra Müdürlüğünce öngörülen 100.00 TL' yi dosyaya satış avansı olarak yatırdığı, bu talebinin, İcra Müdürlüğünce reddedilmesi üzerine herhangi bir şikayette bulunulmadığı, kural olarak menkul malların, fiilen mala vaziyet edilmek suretiyle haczedildiği ve haczin tatbiki sırasında kıymet takdiri de yapılabildiği, böyle durumlarda alacaklı vekilinin icra takibinin kesinleşmesi üzerine haczettiği malın, bir yıllık süre içinde satışını talep etmekte hiçbir engeli bulunmadığı, oysa satışı talep olunan menkul malın, trafik siciline kayıtlı kara nakil aracı olması durumunda araç kaydına icrai haciz konulması tarihinde satış isteme süresinin başlamasına rağmen, aracın fiilen ele geçirilememesi sebebiyle kıymet takdiri yapılamadığından satışının da yapılması mümkün olmadığı, bu sebeple fiilen haczedilemeyen araçların satışını talep etme süresinin, kayden haczedildiği tarihte başlamasına rağmen, fiilen satışı gerçekleşme imkanı bulunmadığı, takip alacaklısının, malın satışını yapmak imkanı olmamasına rağmen, satış isteme sürelerinin geçmesi sebebiyle haczin düşmesini engellemek için yapılması gerekenin, mahcuzun satışını talep edip, bu konuda İİK'nın 59. maddesi gereğince bir satış avansı yatırmak olduğu, kıymet takdiri yapılmayan bir malın satışının talep edilmesi durumunda İcra Müdürlüğü'nün satış talebini reddetmesinde bir usulsüzlük bulunmadığı, bu sebeple icra dairesinin bu kararına karşı İcra Mahkemesine müracaat edilmesi halinde İcra Mahkemesince de şikayetin reddine karar verildiğinde de satış talebinin reddi kararı kesinleşeceği, bu sebeple de alacaklının şikayete zorlanmasının gereksiz olacağı, şikayet olunanın süresi içindeki satış talebinin usulüne uygun olduğu, mahcuz aracın satışının yapıldığı tarih itibariyle anılan dosyalardan konulan haczin devam ettiği, bu sebeple şikayetçi vekilinin sıra cetveline itirazının yerinde olmadığı gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmiştir.
Kararı, şikayetçi vekili temyiz etmiştir.
Şikayet, sıra cetvelindeki sıraya ilişkindir. Şikayet olunanın, avans yatırmak suretiyle 11.09.2009 tarihinde yapmış olduğu satış talebi, 14.09.2009 tarihinde İcra Müdürü tarafından reddedilmiş olup, bu karara karşı şikayet yoluna başvurulmamıştır. Satışın reddine dair İcra Müdürü kararının, bu şekilde kesinleşmesi nedeniyle, geçerli bir satış talebinin varlığından söz edilemez. Mahkemece bu husus gözetilerek, sonucuna göre karar vermek gerekirken, İcra Mahkemesince de şikayetin reddine karar verileceği varsayımıyla yazılı şekilde yanılgılı gerekçeyle hüküm tesisi doğru olmamıştır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, şikayetçi vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün, şikayetçi yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istenmesi halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05.11.2012 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY :
Şikayet olunan tarafından bedeli paylaşıma konu aracın haciz tarihinden itibaren bir yıl içinde satışının talep edilip satış avansının yatırıldığı, icra memuru tarafından aracın henüz ele geçirilememesi sebebiyle satış talebinin reddine karar verildiği dosya kapsamıyla sabittir. Mahkemece süresinde satış talebinde bulunulduğundan dolayı haczin ayakta olduğunun kabulüyle şikayetin reddine karar verilmiştir.
İİK'nun 106. maddesi "alacaklı haczolunan mal taşınır ise bir sene, taşınmaz ise iki sene içinde satılmasını isteyebilir"
İİK'nun 59. maddesi "bir talepte bulunan taraf bununla ilgili masrafları peşin olarak verir" İİK'nun 110. maddesi "bir malın satılması kanuni müddet içinde istenmez veya takip geri alınıp da bu müddet içinde yenilenmezse o mal üzerindeki haciz kalkar, "hükümlerini içermektedir.
Olayımızda alacaklı tarafından bir yıllık kanuni süre içinde satış istendiği, satış avansının yönetmeliğin 61. maddesinde belirlendiği şekilde para olarak yatırıldığı, satış talebi üzerine icra memuru taşınır ( araç )ın henüz elde olmadığı, satışın bu sebeple yapılamayacağından bahisle satış talebini reddettiği konularında bir ihtilaf yoktur.
Sayın çoğunluk icra müdürünün ret kararının şikayet yolu ile icra hakimi huzuruna getirilmemesi sebebiyle satış isteminin geçersiz olduğunu bu sebeple de haczin düştüğünü kabul etmektedir.
İİK'nun 106. maddesiyle alacaklının takibi sürüncemede bırakmaması amaçlanmıştır. Bu amaca uygun olarak alacaklı tarafından satış talebinde bulunulmuş avans da yatırılmıştır.
Satış talebinin ret gerekçesi aracın elde olmamasıdır. Bu karar ret olarak tezahür etmiş bir tesbittir. İcra müdürü tarafından verilen ret kararı, hakkın özüne zarar verecek nitelikte yorumlanarak, şikayetçi haczinin düşmesine neden olarak gösterilemez.
Sonuç itibariyle İİK'nun 106. maddesi uyarınca bir yıl içinde satış talebinde bulunan, 59. maddesi uyarınca masrafını yatıran alacaklının kanuni gerekleri yerine getirdiğinden haczinin ayakta olduğunun kabulü gerekir. İcra müdürünün, satışın yapılamayacağının tesbiti mahiyetinde kabul edilmesi gereken red kararının, satışın istenmemiş sayılması sonucunu doğurması ve bu bağlamda haczin düştüğünün kabulü hakkın özüne zarar vermektedir.
Kararın bu gerekçelerle onanması görüşünde olduğumdan, sayın çoğunluğun bozma yönünde oluşan görüşüne katılamıyorum.
KARŞI OY :
Şikayet olunan tarafından bedeli paylaşıma konu aracın haciz tarihinden itibaren bir yıl içinde satışının talep edilip satış avansının yatırıldığı, icra memuru tarafından aracın henüz ele geçirilememesi sebebiyle satış talebinin reddine karar verildiği dosya kapsamıyla sabittir. Mahkemece yazılı gerekçelerle süresinde satış talebinde bulunulduğu sonucuna varılarak, haczin ayakta olduğunun kabulüyle şikayetin reddine karar verilmiştir.
İİK'nun 106. maddesi "alacaklı haczolunan mal taşınır ise bir sene, taşınmaz ise iki sene içinde satılmasını isteyebilir." hükmünü; İİK'nun 59. maddesi "bir talepte bulunan taraf bununla ilgili masrafları peşin olarak verir" hükmünü; İİK'nun 110. maddesi "bir malın satılması kanuni müddet içinde istenmez veya takip geri alınıp da bu müddet içinde yenilenmezse o mal üzerindeki haciz kalkar, "hükmünü içermektedir. Haciz düşse dahi icra takibi ayakta kalmaya devam eder.
Somut olayda, şikayet olunan alacaklı tarafından bir yıllık kanuni süre içinde satış istendiği, satış avansının İcra ve İflas Kanunu Yönetmeliği'nin 6. ve 61. maddesinde belirlendiği şekilde para olarak yatırıldığı, satış talebi üzerine icra memuru taşınırın ( aracın ) henüz elde olmadığı, satışın bu sebeple yapılamayacağı gerekçesiyle satış talebini reddettiği dosya kapsamı ile sabittir.
Sayın çoğunluk; icra memurunun ret kararının şikayet yolu ile icra hakimi huzuruna getirilmemesi sebebiyle satış isteminin geçersiz olduğunu, bu sebeple de haczin düştüğünü kabul etmektedir.
İİK' nun 106. maddesiyle alacaklının takibi sürüncemede bırakmaması amaçlanmıştır. Bu amaca uygun olarak alacaklı tarafından satış talebinde bulunulmuş, avans da yatırılmıştır. Satış talebinin red gerekçesi aracın elde olmamasıdır. Burada icra memurunun red kararının sadece satışın fiilen yapılamayacağına yönelik bir tesbitten ibaret olduğunu, anılan yasal düzenlemeye uygun olan satış talebindeki haklılığı ortadan kaldıran bir karar niteliğinde bulunmadığını kabul etmek gerekir. Zira, İİK'nun 106. maddesinde satış istenmesinden söz edildiği, bu talebin icra müdürlüğü tarafından reddedilmesi halinde talebin geçerliliğini kaybedeceğine dair hiç bir yasa hükmü bulunmadığı gibi, İİK'nun 106. maddesinden kaynaklanan hukuki uyuşmazlıklara dair Yargıtay 12. Hukuk Dairesince alınan yargısal kararların da bu yönde olduğu, 2 yıllık süre içerisinde alacaklının bir an evvel satışa yönelik iradesini icra dosyasına yansıtmak zorunda olduğu ve isteğini icra müdürlüğüne iletip İİK'nun 59. madde karşısında gereğini yerine getirmesi halinde geçerli bir satış talebinin doğduğu, bundan sonra satışın da aynı 2 yıllık süre içerisinde yapılması yönünde bir zorunluluk bulunmadığı, söz konusu haczin de geçerliliğini kaybettiğinden söz edilemeyeceği kabul edilmelidir. Diğer yandan, alacaklıya yüklenen görev, satış isteyerek avansını yatırmaktır. Anılan Kanunun 123. maddesinde satış görevi icra dairesine yüklenmiştir. Bu durumda şikayet olunanın haczinin düşmediğinin kabulü gerekir. Dairemizin 12.06.2012 tarih ve 2868 E, 4131 K sayılı ve 26.03.2012 tarih ve 1020 E. 2296 K sayılı ilamları bu yöndedir.
İki yıllık satış isteme süreci içinde taşınmaz başka bir dosyadan satılmış ise haciz düşmeyecektir. İlmi ve yargısal inançların bu yolda olduğu açıktır. ( M.Oskay- C.Koçak IIK şerhi 7 cilt, Ank.sh. 3046; Y.19 H.D. 04.12.2001 gün ve 8906 Esas 8078 K. )
Öte yandan; icra müdürlüğünce satışın fiilen yapılamadığının tespiti ile yetinilmesi gerekirken, satış talebinin reddi kararı, alacaklının yasa ile doğan hakkın özünü ortadan kaldıran bir karar olması sebebiyle süresiz şikayete tabi olan bu karara yönelik şikayetin işbu dava ile yine şikayete bakmakla görevli icra mahkemesinin önüne getirildiğinin de kabulü gerekir. Bu durumda; anılan red kararının takip hukuku bakımından kesinleştiği sonucuna varılmamalıdır.
Şikayet konusu işlemin bir hakkın yerine getirilmesinden veya sebepsiz sürüncemede bırakılmasından dolayı ve kamu düzenine aykırı olan işlemlere karşı yapılacak şikayetlerin süresiz bulunduğu hususunun somut olayımızda uygulama yeri olmasına göre icra müdürünün işleminin işbu dava ile ayrıca şikayet de edilmesine göre, red kararının da bu davada ele alınıp değerlendirilmesi gerektiği gözetilmelidir.
Yargıtay uygulamalarına ( örneğin Y. 12. HD'nin 15.12.2003 gün ve 2126/24743 Sayılı ilamı ) göre en önemli kriter, tarafların, üçüncü kişilerin ve kamunun menfaatinin korunması için konulmuş emredici ( amir ) hükümlerine aykırılık teşkil etmesi olup, bu nitelikteki icra müdürünün işleminin süreye bakılmaksızın incelenmesi gerekecektir. ( Bkz: M.Oskay-C.Koçak, İİK şerhi Ank.sh. 140.141 )
Belirtilen bu sebeplerle süresiz şikayet hakkına sahip olan şikayet olunanın aleyhindeki bu karara karşı İİK'nun 16. maddesine göre süreli şikayet yoluna gitmemesi sebebiyle icra müdürünün kararının iptal ettirilmemiş olmasının hakkın özü olan İİK'nun 106 ve 110. maddeleri gereğince satış talebinde bulunmadığı şeklinde yorumlamamalıdır.
Sonuç itibariyle İİK'nun 106. maddesi uyarınca bir yıl içinde satış talebinde bulunan. 59. maddesi uyarınca masrafını yatıran alacaklı, yasa ile kendisine yüklenen işlemleri yerine getirdiğinden, haczinin ayakta olduğunun kabulü gerekir. İcra memurunun satışın yapılamayacağının tesbiti mahiyetinde olan red kararının, satış isteme talebinin reddi anlamına yorumlanması, buna bağlı olarak da buna karşı süreli şikayet yoluna başvurulmadığı gerekçesiyle haczin düştüğü sonucuna varılması, anılan yasal düzenlemelerle ve hakkaniyetle bağdaşmamaktadır.
Bu nedenlerle, kararın bu gerekçelerin ilave edilmesi suretiyle onanması görüşünde olduğumdan, sayın çoğunluğun bozma yönünde oluşan görüşüne katılamıyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder